Siyasetçilerin Asıl Amacı Zengin Olmak, Hizmet Vermek Değil
Giriş
Bugün birçok kişi siyasetin, halkın çıkarlarını savunmak ve toplumu geliştirmek amacıyla yapılması gereken bir görev olduğunu düşünür. Ancak, Türk siyasetinde bu düşünce giderek daha fazla sorgulanıyor. Gerçek şu ki, çoğu siyasetçi, seçmenlerinin refahını artırmaktan ziyade, kendi kişisel çıkarlarını ön planda tutuyor. Siyaset, bugün sadece iktidar sahiplerinin halkı yönetmek amacıyla değil, aynı zamanda kişisel zenginliklerini artırmak ve elindeki gücü daha fazla pekiştirmek için bir araç haline gelmiş durumda. Siyasetçilerin "hizmet etmek" iddialarının ardında yatan gerçek, çok daha farklı.
Hizmet Etmek Mi, Yoksa Zenginleşmek Mi?
Siyasetçilerin halkın refahını artırma amacıyla yaptıkları her açıklama, her vaat, aslında halkı ikna etmeye yönelik bir stratejiden başka bir şey değil. Siyasetçiler halkın ne istediğini çok iyi bilir: Eğitim, sağlık, güvenlik, işsizlikle mücadele… Ama bu ihtiyaçların gerçekten çözülüp çözülmediğine bakıldığında, çoğu zaman vaatlerin tam tersine giden bir durumla karşılaşıyoruz. Neden mi? Çünkü, siyasetçiler asıl amaçlarının halkı refah içinde yaşatmak değil, kendi çıkarlarını sağlamak olduğunun farkında.
Gerçek şu ki, seçim dönemlerinde sıkça duyduğumuz vaatler birer aldatmacadır. “Halk için çalışacağız” diyen birçok siyasetçi, koltuğa oturduğunda önce kendi cebi dolmaya başlar. Kamu kaynakları, devlet imkanları, ihaleler ve projeler, genellikle kişisel çıkarlar doğrultusunda şekillenir. Bu noktada “hizmet etmek” yerine “zenginleşmek” ön plana çıkar.
Kişisel Çıkarlar ve Kamu Kaynakları
Siyasetçilerin en büyük başarısı, kamu kaynaklarını kendi çıkarlarına dönüştürmekte yatıyor. Kamu ihaleleri, devlet bütçeleri, yatırımlar ve dış borçlar, birer fırsat olarak görülüyor. Herhangi bir siyasi güce sahip kişi, bu kaynaklardan kendine bir pay çıkarabilmek için her türlü yolu deniyor. Bu çarpık sistemde, halkın parası, siyasetçilerin cebine giriyor.
Kamu İhaleleri ve Yolsuzluk:
Türkiye'deki birçok büyük projede olduğu gibi, kamu ihaleleri, bazen yalnızca seçkin bir grubun zenginleşmesine hizmet ediyor. İhalelerde, genellikle siyasilerle bağlantılı şirketlere öncelik tanınır. Kamunun çıkarları hiçe sayılarak, yüksek meblağlar siyasilerin cebine giriyor.Devlet Fonları ve Kişisel Kullanım:
Devletin sunduğu fonlar, eğitim, sağlık gibi hayati önemdeki sektörlerde halkın yararına kullanılması gerekirken, sıkça siyasi çıkarlar doğrultusunda yönlendiriliyor. Bu fonlar, bazı siyasilerin işlerini büyütmesine, yerel seçimlerde destek alacakları müteahhitlere aktarılmasına ya da kendi çevrelerine iş yaratmalarına imkan tanıyor.Siyasi Güç ve Ekonomik Hırs:
Siyasetçilerin elindeki güç, bazen ülke ekonomisini bile zor duruma sokabilecek kadar güçlüdür. Örneğin, borçlanma stratejileri, dış yatırımlar ve ticaret anlaşmaları, yalnızca halkın faydasına değil, siyasetçinin çevresinin ekonomisini büyütmeye yönelik olur. Bu stratejilerde, genellikle halkın çıkarları göz ardı edilir.
Zenginleşme Aracılığıyla Güçlenmek
Siyasetçilerin en büyük amacı, sadece zenginleşmek değil, aynı zamanda elde ettikleri servetle güçlerini pekiştirmektir. Zenginleşen bir siyasetçi, aynı zamanda etrafındaki insanları da güçlendirebilir, kişisel çıkarlarını her alanda koruyabilir. Bu durum, siyasi bir ağ kurarak, halkın değil, yalnızca kendi çıkarlarının peşinden koşan bir elit sınıf yaratır. Siyaset, zamanla bir güç mücadelesine dönüşür, ve güç, genellikle yalnızca belirli bir grubun elinde yoğunlaşır.
Toplumun Gözünden Siyasetçiler
Siyasetçiler, halkı kandırma konusunda oldukça ustadır. Popülist söylemlerle halkı etkiler, seçim dönemlerinde yapılacak projelerle halkın gönlünü kazanırlar. Ancak seçimlerin ardından, vaatlerin pek çoğu unutulur. Birçok siyasetçi için halkın oyları, kısa vadeli bir amaca hizmet eder. Gerçek hedef, siyasetin sunduğu avantajlardan faydalanarak servet biriktirmektir. Bu yüzden, çoğu zaman politikalar halkın yararına değil, seçilen kişilerin çıkarlarına hizmet eder.
Sonuç: Siyasetçi, Halk İçin Mi, Kendi İçin Mi?
Siyasetin, halkı yönetmek ve topluma hizmet etmek için bir araç olduğu düşüncesi artık bir hayal. Siyasetçiler, birçok kez söyledikleriyle yaptıkları arasındaki büyük farkı örtbas etmek için halkı manipüle ederler. Sonuçta, “hizmet etmek” değil, “zenginleşmek” ve “güç kazanmak” esas amaçtır. Bu durum, sadece Türkiye'de değil, dünya genelinde siyasetin geldiği noktayı gözler önüne seriyor. Kişisel çıkarlar, kamu yararının önündedir. Eğer halk, siyasetçilerin bu oyununu fark etmezse, bu çarpık sistem daha da pekişecektir.
İşte linkler:
- The Political Economy of Corruption - Gérard Roland
- Corruption and Government: Causes, Consequences, and Reform - Susan Rose-Ackerman
- The End of Power - Moisés Naím
- Why Nations Fail - Daron Acemoglu, James A. Robinson
- Ustalar ve Esnaf ve YALANLAR
Kommentare
Kommentar veröffentlichen